"sen ki ey ruh, canavar kalacak ve bölünerek yok olacaksın!"
kendimi bir cendereye sıkışmış hissediyorum. nefes alamıyorum. iliklerime kadar yalnızlık hissediyorum. yanımda birileri varken de, en içimi en dışmışçasına paylaşırken de, en arkada sessizce otururken de, birşeyler atıştırır insanları dinlerken de, uyurken de, istiklalde "akmaya" giden kalabalığın arasında akarken de.. rüyamda hayalet olduğumu görüyorum, rüyamda vücudumun arkasını görüyorum..
yapmak istediklerimin olduğu bir zaman dilimine saplanmış olmayı istediğim zamanları anımsıyorum. bir değişimin sancıları gibi geliyor bu nefes alamayışlar, bu ölüm tellali ölü duruşlar, bu ölü sevicilik hali, her şey herkes olduğu gibi olduğu anda kalsın isteği.. herbiri tek tek bana ne kadar yalnız olduğumu anımsatıyor. işte tam bu anda zeyneple oturduğumuz ortaköy sahilinde bacaklarımızı denize sarkıtmış hangi denizanalarının zehirli olduğunu nasıl anlayabileceğimize dair yaptığımız konuşma geliyor. bir benim bacaklarım sallanıyor ileri geri bir onun.
konuşmanın aslında insanlarla ilgili olduğunu şu an idrak edebiliyorum. denizanaları diyordu zeynep ne'liklerini içlerinde taşırlar. içinin mor ya da pembe olduğunu gördüğün denizanaları tehlikelidir. zehirin yoğunluğub denizanasının farkedilebilirliğini arttırır. mesela mor içli bir denizanası pemben içliden daha farkedilebilir ve daha zehirlidir. yani denizanalarının zehirlileri fark edilebilir.
bense tipik paranoid tutumumla deniznalarının beyaz olanlarının da zehirli olabileceğini, denizanalarını iyi ya da kötüdiye dışarıdan değerlendiremeyeceğimizi ve bu yüzden her zaman temkinli olmamamız gerektiğini savunuyordum. ve hatta diyordum kaldırarak o zaman da böyle ince olan kaşlarımı, içi mor ya da pembe olan bir denizanası da aynı şekilde zehirsiz olabilir.
zeynep bu mantıkla denizde yüzülemeyeceğini söylüyor bunun üzerine ve bana soruyor zafer kazanmış bal rengi bir edayla: "yüzerken denizanası görünce çıkıyor musun denizden?". "evet" diyoorum ben de hiç de aşağı kalmayan bir sedayla, "denizanası tehlikeden öte kirlilik göstergesidir; denizanası olan denizde yüzmem".
haha diye bir mağrur kahkaha patlatıyor bunun üzerine, "bütün denizler birbirine bağlı. Yüzmeyi unut o zaman sen!"
zaman ve uzamla zeynep kaşlarını inceltti, aslaasla sayıklarken gözlük yerine lens takmaya başladı, insanları nasıl faka bastırdığının şen hikayelerini anlatmaya başladı. bense temiz kaldım. yüzmedim hiçbir denizde, kıyıda güneşlenmeyi yeğledim. faka basılanların öykülerini dinledim. onlara onlarla birlikte üzüldüm.
şimdi. o ana geri dönseydik eğer, düşünüyorum da, yine de denizanası olan denizde yüzerim diyemiyorum. faka basmak mı bu, kimbilir!
Friday, September 18, 2009
Sunday, September 6, 2009
gün-çirkin-beti
opera unutturuyor. bu opera merakı ne zaman musallat oldu başıma? hımhımhım. hani o 5 cdlik arşiv elime geçtiğinden beri. son ses açıp, sevdiğim ışığı yakıp, boylu boyunca uzanıp melodide kaybolmaktan çok hoşlanıyorum. o kadar hoşlanıyorum ki aman yarabbim libidomun sıfırlandığını hissediyorum. libidoyu sıfırlamak çok güzel bir defans. tavsiye ederim. özellikle pasif agresif tutumlara mecburkalırsanız filan. neyse bu kadar kendimi ifşa yeter. opera güzel. her şeyden önce iç acıtmıyor, yakmıyor; kırmızı değil rengi. mavi masmavi bir rengi var operanın. böyle buz kristalleri akıyor gözlerden. muhteşem bir his. buzlar ülkesinden bildiriyor gibi oluyorsun, duyguların buz tutmuş oluyor ki ertesi sabah kalkıp gidip soğukluğun sükunetinden huzur filan dağıtıyorsun. yok huzur dağıtan biri olmadım hiçbir zaman. ben her zaman uçurumun kenarında dans edebileceklerini göstermeye çalıştım insanlara. uçurum kenarı olmasına rağmen atlamadan var kalabilmeyi. demiştim ya daha önce de ben asla ama asla amanııınnn canım canım canım ne kaddar tatlısın sen amanın da seni kimler üzmüş tü ka ka modunda birisi olamam, ben anaç anne olamam. benim annem hiç anaç olmadı bir, ben uzak bir baba olamyı kendime daha çok yakıştırdım veyahut bana bu rol biçildi bu iki. neyse. ben aslında buraya başka bieşy söylemek için gelmiştim, fakat unuttum. unutmak da ayrı bir defans. neyden defans, kimden defans,, aman yarabbim yoksa artık normal bir insan mı oluyorum!? bakın ben de çıplak yollarda koşmayı savunmak, insanlarla tüm çıplaklığımla iletişlime girmek yerine her normal insan gibi defans uyguluyorum, yaşasın normal oluyorum!
Subscribe to:
Posts (Atom)