yalnızlık kelimelerini yanyana dizmeye başladığınızda, elinizde koskoca bir yalnız kalabalık kalır. siz azaldıkça çoğalan yalnızlık bir piyano tuşunda, bir keman tınısında, bir vokal hecesinde saklı olabilir ve siz saplantılı bir biçimde ruh kalabalığınızın senfonisini dinlerken müziğe saklanmış cesetleri ruhunuzda taşıdığınızı, her gözlerinizi huzura kapadığınızda ruhunuzu içkaosunuzun karanlığına ittiğinizi fark etmezsiniz.. nedensiz yere sizi etkileyen, ki belki size huzur veren o tınıda hiç var olmayan bir yanınızın ölüsü de uzanıyor olabilir. olamamış olmanın, olamamanın, olamayışın oldurma telaşlarında yitmenin resmidir belki o tını, belki de acınızın süreğenliğinin timsali.. her zaman yanınızda, yanıbaşınızda,, bir incelik formu olarak, bir ruh kırıntısı olarak, asla hayır diyemeyeceğiniz bir farkındalık ve asla olumlamayacağınız bir aldırmazlık olarak.. orada. sizin için. size rağmen ve elbette sizinle birlikte.
size rağmen sizin için sizinle birlikte olan ölüler vardır. ruhovanızın tam ortasında gulliver misali uzanmaktadır bunlar. tek değişen algınızdır. bazen cücesinizdir bazen de dev. ölü her zaman aynı ölüdür. gulliver her zaman aynı gulliver. siz tutunmaya çalıştıkça gerçekliğe, kapadıkça ruhovanızı kimse görmesin saklı ölülerinizi için, cüceleşir ruhevreniniz. gulliver oradadadır. siz açtıkça kendinizi, kimsenin ölülerinizi görmeyeceğinin halüsinatif hezeyanına kapıldıkça, devleşir gerçekliğiniz. gulliver yine oradadır. yine aynı şarkıları, ağına takılan kelebekleri, sindire sindire yiyen örümcekler misali ağına çekmektedir. kelebekler ölüleri de birikmeye başlar siz evreninizi açtıkça. siz yaşadıkça, siz hana yolcu aldıkça, siz kahve sundukça, siz çay demledikçe, siz lafladıkça, konuştukça, döküldükçe, boşaldıkça ölü kelebekler çoğalacaktır. fakat kelebekler ölmesin için kapadıkça sıkı sıkıya kapılarınızı içerdeki ölüler de güzel evreninizi kokutacaktır.
titiz bir insan olarak siz, hayatınız paramparça olmuş olsa bile, hala temizsinizdir. özene bezene tozunu alırsınız hayatınıza giren her nösnenin. ölüyü kaldırır, altındaki tozu temizler yine aynı yere bırakırsınız. her nösne sizin için ayrı ayrı ve birlikte önemlidir. sandığın biri babanneneizden kalmıştır, ağırabi bir tespih artık gay olan bir arkadaşınızdan, birkaç yazı kırıntısı eski bir dostluktan, hepsinin yeri ayrıdır. hepsi de iyi ki vardır. fakat her daim deniz misali kokmalıdır evreniniz. anne kokusu olmadan uyuamayan bebekler misali siz de deniz olmadan, deniz kokmadan, anne olmadan anne kokmadan yaşayamazsınız. işte tam da bu yüzden her nevi beden pisliğine olduğu kadar denizevreninizi kirleten beden kokusuna da tahammülünüz yoktur; hele bir ölü beden kokusuna, asla! o anda bir arzu çakar ruhunuza, gulliveri titreten:
ölülere tahammül edemeyen bir insan, nasıl canlı kalabilir?
fonda olafur arnalds, eulogy for evolution p.5
No comments:
Post a Comment