Saturday, August 1, 2009

"timsahne" üzerine bir çeşitleme



haftalardır kafamı kurcalayıp duran bir mevzuya, hafamı kurcaladığından olsa gerek bugün yeniden rastlayınca biraz üzerine konuşmanın iyi olacağını düşünmeye başladım. bu oidipal sahnenin rüyada görülmesi mevzusunda, pek çokları gizil bir arzunun gerçekleştirildiği anda korku ve telaştan uyanma gibi bir öyküden dem vuruyor: -o denli kokrkunçtu ki, dayanamayıp uyandım-. bana bu açıklama mantıksız görünüyor ve açıkçası ben burada tamamlanamamış bir Oidipal senaryo da görmüyorum. teorik formülasyonlara girmeden yorumlamaya çalışacağım: rüya bir tersine çevirme formu olarak işlev görür. bu önemli. fakat elbette bu piponun bazen pipo olduğunu değiştirmez. fakat pipoyu her zaman sadece pipo da yapmaz.

önce pipoya bakalım. düşlerin yorumu'na göre pipo ancak haz nesnesi olmadığı zaman bir pipodur, yani pipo tutkusu yüzünden kanser olan freud için değil, tütün bağımlısı için de değil, hatta oral kişilik örgütlenmesini tarifleyebilen alkol bağımlısı için bile değil. rüyada geçen sözkonusu nesne pipoysa ya da biberon ya da meme, bu kişinin kişilik örgütlenmesine göre yorumlanır. oral tipteyse, özellikle dikkat edilir filan. pipo, sadece pipo olmadığında ise rüya iki düzeyde bir sembolizasyondan arıtma işlemine tabi tutulur. sözkonusu olan iki dereceli bir tersine çevrilmedir. yani hezeyanlarda sıklıkla rastladığımız "benden nefret ediyor",, ilk tersine çevrilmede/düze evirmede "beni seviyor",, ikincisinde ise "onu seviyorum"a dönüşür.

burada pipo ve pipo değili birbirinden ayıran kişinin nesneye yüklediği otantik anlamdır nihayetinde. kişinin nesneye yüklediği "duygu", "anlam"dır bizi ilgilendiren. oidipal sahne mevzusuna buradan geri baktığımızda burada tahammül edilemezliği görürüz -o kadar korkunçtu ki, dayanamayıp uyandım-. Burada kişinin belirttiği duygu tam olarak korku, hiçlik duygusu ve dehşet karışımı bir histir ve hiçbir şekilde şehvet tariflememektedir:işte "bu" piponun sadece pipo olmadığının bir imgesi. öyle ki dinlerken gözüme çocukluğumdan capcanlı bir imge ve o imge eşliğinde annemle yaptığımız konuşma geldi:

gazetelerin kitap armağan ettiği o güzel eski günlerde babam bana bir sürü kitap biriktirmişti. içlerinden biri, koyu yeşil renkte, kapağında papağan olan "yağmur ormanları" isminde bir kitaptı. iç sayfaların birinde bir timsah kocaman ağzını açmıştı ve bir leylek benzeri kuş onun dişlerinin arasındaydı. irkilmiştim. gördüğüm ilk timsahtı hayatımda. anneme bu kuşu yemez mi diye sormuştum, çekiştirerek kolundan hem de. hayır demişti bana, kuş timsahın ağzındakilerle besleniyor. peki ya kapatırsa ağzını, ya timsahın boğazına doğru giderse, ya timsahın içine kaçarsa diye üstelemiştim epey. o anki korkuma, kuş için üzüntüme benzer bir duyguydu tariflediği. korkunçtu, dayanamıyordu buna. ya içine kaçarsa annenin, ya girerse geldiği yere.. tesadüftür ki, rüyayı anlattıktan sonra durup sizce deliriyor muyum? diye sordu bana. bu delilik işareti mi?

No comments: